Doğumunun 100. Yılında Cengiz Dağcı'ya Armağan

Mesaj mə
Müəllif:
0
Rəylər
Fraqment oxumaq
Oxunmuşu qeyd etmək
Şrift:Daha az АаDaha çox Аа

KAYNAKLAR

AKTAŞ, Özgür (2013) “Yabancı Dilden Türkçeye Çevrilen Savaşla İlgili Romanlara Bir Bakış”, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.11.

BACHELARD Gaston (1996) Mekânın Poetikası, Kesit Yayınları, İstanbul.

DAĞCI, Cengiz (1975a) Dönüş, Varlık Yayınları, İstanbul.

DAĞCI, Cengiz (1975b) Korkunç Yıllar, Varlık Yayınları, İstanbul.

DAĞCI, Cengiz (1995) Ölüm ve Korku Günleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul.

DAĞCI, Cengiz (1998) Hatırlarda Cengiz Dağcı (Yazarın Kendi Kaleminden), Ötüken Neşriyat, İstanbul.

ENGİNÜN, İnci (2005) Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, Dergâh Yayınları, İstanbul.

GOMBRICH, Ernst H. (1986) Sanatın Öyküsü, Çev. Bedrettin Cömert, İstanbul:

Remzi Kitabevi, İstanbul. KEFELİ, Emel-SARIAHMETOĞLU, Nesrin (2011) Bellek-İnsan-Eser Cengiz Dağcı, Ötüken Neşriyat, İstanbul.

SINAR, Alev (2003) Türk Roman ve Hikâyesinde İkinci Dünya Savaşı, Dergâh Yayınları, İstanbul.

SINAR, Alev (2004) “Bir Kırım Türkü’nün Kaleminden Kırım Diasporası”, – Türk Bilig, Sayı 8, s.54-73.

ŞAHİN, İbrahim- ÇONOĞLU, Salim (2017) Vatanı Dilinde Cengiz Dağcı Kitabı, Ötüken Neşriyat, İstanbul.

http://www.tdk.org.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid.

Türkiye’de Cengiz Dağcı ve Eserleri Hakkında Yapılan Çalışmalar
Bora Yılmaz9

GİRİŞ

Cengiz Dağcı, Kırım Türklerinin yaşamış olduğu zorlukları, sıkıntıları, acıları, sürgünleri ve vermiş oldukları haklı özgürlük mücadelelerini başarılı ve etkileyici bir şekilde eserlerinde yansıtmış ve bu şekilde çağdaş Türk edebiyat(lar)ı içerisinde haklı ve kalıcı bir yer edinmiş velûd bir yazardır. Romanları ile ön plana çıkarak ün kazanmış olan yazar, Kırım Türklerinin sosyal, siyasal ve edebî dünyalarını eserlerinde yansıtmayı bir gaye edinmiştir. Roman türü dışında hikâye, mektup, günlük gibi edebi türlerde de eserler veren yazar, okur ve eleştirmenler tarafından beğeni ve takdir kazanan romanları ile Türk dünyası edebiyat(lar)ı içerisinde adını duyurmayı başarmış ve saygın bir yer kazanmıştır.

Cengiz Dağcı, Türk dünyası ve Türk edebiyat(lar)ı için hem bir övünç ve kıvanç kaynağı olmuş hem de üzerin(d)e nitelikli ve nicelikli eserler verilmesi beklenen bir alan yaratmıştır. Cengiz Dağcı’nın eserleri her halükârda okunmalı ve okutulmalı, hem popülerliğini koruyabilmeli hem de zaman içerisinde hak ettiği kıymeti görerek klasikleşebilmelidir.

Cengiz Dağcı gibi yazarların, yazdıkları kadar onlar hakkında yazılanlarda önemlidir. Eserlerinde vermiş olduğu mesajların tespit ve doğru analiz edilmesi, hem okuyucuya hem de gelecek nesillere sağlıklı mesajlar verme anlamında önemlidir.

Bu çalışmada, Türkiye’de Cengiz Dağcı üzerine ele alınmış kitap ve akademik araştırmalar incelenmeye çalışılacaktır. İlk olarak Ulusal Tez Merkezi’nde kayıtlı olan, Cengiz Dağcı hakkında yapılmış olan yüksek lisans ve doktora tezleri incelenecektir. İkinci olarak ise tezlerin haricinde yine Dağcı ve eserleri hakkında akademik disiplin ile hazırlanmış olan kitaplar incelenecektir. Bu çalışmanın amacı Cengiz Dağcı hakkında yapılmış olan çalışmaları bir araya getirmek sonraki araştırmalara ön hazırlık sağlamak ve akademik camiada Cengiz Dağcı’nın eserlerinin nasıl ve ne şekilde incelenerek ele alındığını ortaya koymaktır.

KİTAPLAR

1- Cengiz Dağcı’nın Hayatı ve Eserleri / İbrahim ŞAHİN

Bu çalışma yazarın 1992 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Doç. Dr. Bilge Ercilasun danışmanlığında yürütmüş olduğu “Cengiz Dağcı’nın Hayatı ve Eserleri” isimli doktora tez çalışmasının genişletilerek kitaplaştırılmış halidir. Kitap “Cengiz Dağcı’nın Hayatı” ve “Cengiz Dağcı’nın Eserleri” olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. Eserde Dağcı’nın şiirleri dışında roman, hikâye ve günlükleri-hatıraları incelenmiş ve tahlil edilmiştir.

Eserin önsöz kısmında yazar, Türk aydının bir kısmının Cengiz Dağcı’nın eserlerine ilgisiz diğer bir kısmının da ideolojik sebeplerden dolayı Dağcı’yı ve eserlerine karşı duyarsız kaldığını tenkit etmekte ve bu eserin, Kırım Türk’ü ve Türkiye’de yaşamamış olmasına rağmen eserlerini Türkiye Türkçesi ile yeniden yazmayı tercih edecek kadar vizyon sahibi fakat Türkiye’deki ideolojik sığlıktan habersiz olan bir Cengiz Dağcı’nın hayatını ve eserlerini konu aldığını ifade etmektedir.

Yazar kitabın sonuç bölümünde, Cengiz Dağcı’nın doğumunda başlayarak Kırım Türklüğünün yirminci yüzyıldaki macerasını adeta şahsında toplamış bir insan olduğunu ve onun şahsi hayatının Kırım Türklüğünün tarihi olduğunu ifade emektedir.

2- Vatanı Dilinde Cengiz Dağcı Kitabı / Hazırlayanlar: İbrahim ŞAHİN & Salim ÇONOĞLU

“Hayat ve Roman”, “Dil, Bilinç ve Sanat”, “Şiir ve Ötesi” ve “Roman ve Halk Kültürü” başlıkları altında dört ana bölümden oluşan kitap alanında uzman akademisyenlerin yazılarından oluşmaktadır.

Eserin önsöz kısmında Dağcı’nın, 1956 yılından itibaren Türkiye’de yayınlanan romanlarının Sovyet rejimini eleştirdiği için ilgi görmemesi ve hatalı/ eksik bir bakış açısı ile onun köy romancıları ile aynı kategoriye dâhil edilmesi gibi hususlar eleştirilmiştir. Sonraki yıllarda ise Dağcı’nın eserlerine karşı ilginin arttığı tespitinde bulunulmuş ve bu kitabın amacının “Türk edebiyatının kıymetli bir romancısını yeniden hatırlatmak” olduğu ifade edilmektedir.

3- Cengiz Dağcı’nın Dört Romanı / İsa KOCAKAPLAN

Kitapta, Cengiz Dağcı’nın Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam, Onlar Da İnsandı ve O Topraklar Bizimdi romanları incelenmiştir. Romanlar olay, şahıslar, zaman, mekân ve kompozisyon alt başlıları altında tahlil edilmiş ve ayrıca romanlardaki fikirler ve romanlardaki üslupta incelemeye dâhil edilmiştir.

Yazar, tercih edilen romanların rastgele tercih edilmediğini ve milli tarihin, milli hatıraların yoğun bir erezyona ve yozlaşmaya uğradığı bir dönemde yakın tarihte yaşanmış olan acıların bu romanların incelenmesi vesilesi ile yeni yetişen nesile tanıtmak olduğunu ifade etmektedir.

Yazar, Türkiye Cumhuriyeti’nin II. Dünya Savaşı’na girmemiş olmasına rağmen aynı dini, dili ve kökü paylaştığımız milyonlarca Türkün o çetin günlerin acılarını bütün dehşetiyle yaşadıklarını ve Türkiye’deki gençliğin bu acılardan haberdar olması ve o zulüm günlerinin ortak tarih tecrübemizde yer alması gerektiğini önemle belirtmektedir. Ayrıca Cengiz Dağcı’nın eserlerinin sinemaya aktarılmamış olmasının büyük bir eksiklik olduğunu belirtmekte ve bu husustaki eksikliği tenkit etmektedir.

Bu kitap, yazarın 1979 yılında İnci Enginün danışmanlığında hazırlamış olduğu mezuniyet çalışmasının kitaplaştırılmış halidir.

4- Kırım’dan Londra’ya Cengiz Dağcı / İsa KOCAKAPLAN

Bu kitap Cengiz Dağcı’nın Dört Romanı adlı kitabın genişletilmiş halidir. Cengiz Dağcı’nın Dört Romanı kitabından farklı olarak yeni bir bölüm eklenmiş ve diğer bölümler içerisinde de genişletmeler yapılmıştır. Kitabın yeni olan ilk bölümünde “Kırım’dan Londra’ya Cengiz Dağcı” bölümü Kırım tarihine değinen “Kırım Tarihine Kısa Bir Bakış” ve Dağcı’nın hayatı, sanatı, kişiliği ve ilk kitabın dışında kalan diğer eserleri üzerine yapılan incelemelerden oluşan “Kırım’dan Londra’ya Cengiz Dağcı” bölümlerinden oluşmaktadır.

5- Kırım’ın Ebedi Sesi Cengiz Dağcı / İsa KOCAKAPLAN

Bu kitap Kırım’dan Londra’ya Cengiz Dağcı kitabının genişletilmiş halinden oluşmaktadır. Kırım’dan Londra’ya Cengiz Dağcı kitabına ek olarak Cengiz Dağcı ile 2009 yılında Londra’da yapılan röportajın eklenmiş olduğu “Cengiz Dağcı ile Londra’da” bölümü eklenmiştir.

6- Gamalı Haç ile Kızıl Yıldız Arasındaki Bir Yazar Cengiz Dağcı / Abdulvahap KARA

Bu kitap Cengiz Dağcı hakkında yazılmış olan diğer kitaplardan farklı olarak Dağcı ile ilgili olarak tek bir konu üzerinde; Cengiz Dağcı’nın II. Dünya Savaşı sırasında yaşadığı inanılması güç olaylara odaklanmakta ve bu dönemi ele almaktadır. Kitaptaki bilgiler Dağcı’nın hem romanlarından hem de hatıralarından istifade ederek oluşturulmuştur. O dönemi anlatan başka romanların ve eserlerin de var olduğuna dikkat çeken yazar, Cengiz Dağcı’nın eserlerini diğerlerinden farklı kılan hususların başında Cengiz Dağcı’nın eserlerini acı ve zor günlerin hemen akabinde kaleme almasını saymaktadır. Bu nedenle onun eserlerinde teferruatların hâkim olduğunu fakat diğer eserler yıllar sonra kaleme alındığı için bazı hakikatlerin tam yansıtılamadığını ve kopuk kaldığını ifade etmektedir.

Kitapta, Cengiz Dağcı’nın yaşadıklarından hareketle Türk asıllı Sovyet askerlerinin yaşamış oldukları zorluklara da temas edilmektedir. Sovyet üniforması ile katıldıkları savaşta Almanlara esir düşmeleri, savaşın sonunda Sovyetlere teslim edilmeleri ya da daha acı bir ifade ile “Stalin’in pençelerine” düşmeleri; bir suçlu gibi muamele görmelerine dikkat çekilmektedir.

7- Bellek-İnsan-Eser: Cengiz Dağcı / Hazırlayanlar: Emel Kefeli & Nesrin Sarıahmetoğlu

Bu kitap 2011 yılında Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen toplantıda (sempozyumda) sunulmuş olan on bildiri metninden oluşmaktadır. İki bölümden oluşan kitap, “Cengiz Dağcı, Hayatı ve Sürgün Yılları” ve “Eserleri ile Cengiz Dağcı” ve “Değerlendirme” bölümlerinden oluşmaktadır.

 

8- Uluslararası Cengiz Dağcı Sempozyumu Bildiri Kitabı (2017), Hazırlayanlar: Nurcan ANKAY & Deniz DEPE

Bu kitap, 16-17 Mayıs 2017 tarihinde, Anadolu Üniversitesi Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin katkılarıyla Eskişehir’de gerçekleştirilen sempozyumda sunulan bildirilerden oluşmaktadır. Altmışın üzerinde bildirinin sunulduğu söz konusu sempozyuma yurt içinden ve yurt dışından akademisyen/araştırmacılar katılmıştır.

YÜKSEK LİSANS TEZLERİ

1- Türkiye’de Cengiz Dağcı ve eserleri hakkında sekiz (8) yüksek lisans tezi hazırlanmıştır.

2- Cengiz Dağcı ve eserleri hakkında hazırlanan ilk yüksek lisans tezi 1999 yılında tamamlanmıştır. 1956 yılından beri Türkiye’de tanınan, eserleri yayınlanan ve belli bir okuyucu kitlesi tarafından ciddi bir kabul gören Cengiz Dağcı ile ilgili akademik çalışmaların geç bir tarihte başladığı görülmektedir.

3- Periyotlar halinde değerlendirildiğinde 2000 yılına kadar bir (1) tez, 2000-2010 yılları aralığında üç (3) tez, 2010-2018 yılları aralığında dört tez (4) tamamlanmıştır.

4- 2004 yılından sonra uzun süre hiç tez yapılmadığı/yaptırılmadığı görülmektedir. 2013 yılı itibari ile Cengiz Dağcı ve eserleri hakkında yapılan tezlerde bir artış görünmektedir. 2011 yılında Cengiz Dağcı’nın vefatı ile kendisinin ve eserlerinin bir kez daha hatırlanması ve gündeme gelmesi bu durumun nedeni olarak görülebilir.

5- Cengiz Dağcı ve eserleri hakkında yapılan yüksek lisans tezlerinin biri (1) Tarih anabilim dalında, biri (1) Türk Dünyası Araştırmaları anabilim dalında, biri (1) Çağdaş Türk Lehçeleri anabilim dalında, beş tanesi Türk Dili ve Edebiyatı anabilim dalında tamamlanmıştır.

DOKTORA TEZLERİ

1- Türkiye’de Cengiz Dağcı ve eserleri üzerine bir (1) doktora tezi hazırlanmıştır.

2- “Cengiz Dağcı’nın Hayatı ve Eserleri” başlıklı bu tez İbrahim Şahin tarafından Doç. Dr. Bilge Ercilasun danışmanlığında 1992 yılında Gazi Üniversitesi’nde hazırlanmıştır.

3- Bu doktora tezi Kültür Bakanlığı tarafından kitap olarak yayınlanmıştır.

SONUÇ

Cengiz Dağcı, son zamanlarında yazmış olduğu birkaç eseri hariç tutulacak olursa tüm eserlerinde Kırım’ı ve Kırım Türklerini anlatmıştır. Cengiz Dağcı’nın hayata adımını attığı ilk günden itibaren Kırım Türklüğünün 20. yüzyıldaki macerasını adeta şahsında topladığı ve onun şahsi hayatının Kırım Türklüğünün tarihi olduğunu ifade edilmektedir. Bu nedenle Kırım Türklerinin çile ve zulüm dolu tarihlerini görmek, öğrenmek ve anlamak için Cengiz Dağcı’nın eserleri ile iç içe olmak gerekmektedir.

Çok arzu ettiği halde Türkiye topraklarına ayak basamamış ve buna rağmen eserlerini Türkiye Türkçesi ile kaleme almıştır. Eserlerini Rusça, İngilizce ya da Kırım Türkçesi ile neden yazmadığı hususunda birkaç şey söylenebilir. Eserlerini Rusça yazmış olsaydı Sovyet rejiminde bu eserlerin basılmasına ve okutulmasına müsaade edilmeyecek; İngilizce yazmış olsa uluslararası camianın Cengiz Dağcı’nın meselesine ilgi göstermeyeceğinden dolayı arzu ettiği etkiye ulaşamayacak; Kırım Türkçesi ile yazmış olsa anlatmak istedikleri çok dar bir alana sıkışmış kalacak, sesini ve derdini istediği yerlere ulaştıramayacaktı. İhtimal bu sebeplerden kaynaklı olarak eserlerini Türkiye Türkçesi ile kaleme almıştır. Bu tercih onun bir vizyon sahibi olduğunu da göstermektedir.

Türkiye’de Cengiz Dağcı bilinen, tanınan ve okunan bir yazardır. Dağcı’nın yazdıkları ile hemhâl olan ve onun derdi ile dertlenen ciddi bir okuyucu kesimi mevcuttur. Özellikle belli konularda hassasiyeti olan bir okuyucu kitlesi Cengiz Dağcı’nın eserlerini okumakta ve onun vermek istediği mesaja kulak kesilmektedir.

İNCELENEN ÇALIŞMALARIN LİSTESİ

KİTAPLAR

Bellek-İnsan-Eser: Cengiz Dağcı (2011) Haz. Emel Kefeli – Nesrin Sarıahmetoğlu, Ötüken Yayınları, İstanbul.

KARA, Abdulvahap (2012) Gamalı Haç ile Kızıl Yıldız Arasındaki Bir Yazar Cengiz Dağcı, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul.

KOCAKAPLAN, İsa (1999) Cengiz Dağcı’nın Dört Romanı, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul.

KOCAKAPLAN, İsa (1998) Kırım’dan Londra’ya Cengiz Dağcı, Damla Yayınevi, İstanbul.

KOCAKAPLAN, İsa (2012) Kırım’ın Ebedi Sesi Cengiz Dağcı, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul.

ŞAHİN, İbrahim (1996) Cengiz Dağcı’nın Hayatı ve Eserleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.

Uluslararası Cengiz Dağcı Sempozyumu Bildiri Kitabı (2017) Haz. Nurcan Ankay-Deniz Depe, Eskişehir.

Vatanı Dilinde Cengiz Dağcı Kitabı (2017) Haz. İbrahim Şahin- Salim Çonoğlu, Ötüken Yayınları, İstanbul.

YÜKSEK LİSANS TEZLERİ

1999 – Cengiz Dağcı’nın Romanlarında Esaret ve Hürriyet – Yazar: Hamit ÇİFTÇİ – Danışman: Yrd. Doç. Dr. Muammer GÜRBÜZ – Yer Bilgisi: Harran Üniversitesi.

2003 – Cengiz Dağcı’nın Romanlarında Şahıs Kadrosu – Yazar: Sacit AYHAN – Danışman: Doç. Dr. Alev SINAR – Yer Bilgisi: Uludağ Üniversitesi.

2004 – Cengiz Dağcı’nın Hikâyeleri (inceleme-metinler) – Yazar: Sibel DURAK SOYKIRAY – Danışman: Doç. Dr. Metin EKİCİ – Yer Bilgisi: Ege Üniversitesi .

2004 – Cengiz Dağcı’nın; Yurdunu Kaybeden Adam, Onlar da İnsandı, Korkunç Yıllar Adlı Romanlarında Kip – Yazar: Aybala ŞENGEN – Danışman: Yrd. Doç. Dr. Güzin TURAL – Yer Bilgisi: Gazi Üniversitesi.

2013 – Cengiz Dağcı’nın Romanlarında Kimlik ve Bellek – Yazar: Abdulkadir ÇEKİÇ – Danışman: Yrd. Doç. Dr. SEZAYİ ÇOŞKUN – Yer Bilgisi: Fatih Üniversitesi.

2013 – Cengiz Dağcı’nın Romanlarının Halkbilimi Açısından İncelenmesi – Yazar: İbrahim BOZ – Danışman: Doç. Dr. Bekir ŞİŞMAN – Yer Bilgisi: Ondokuz Mayıs Üniversitesi.

2015 – Cengiz Dağcı ve Cengiz Aytmatov’un Bazı Romanlarında Ruslaştırma ve Sömürü Politikası Olarak Kolhoz – Yazar: BURÇİN AYIK – Danışman: Doç. Dr. FERHAT KARABULUT – Yer Bilgisi: Celal Bayar Üniversitesi.

2018 – Cengiz Dağcı’nın Eserlerinde XX. Yüzyıl Kırım Tarihine Dair Yansımalar – Yazar: Buket KEMİKSİZ – Danışman: Prof. Dr. Abdulvahap KARA – Yer Bilgisi: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi.

DOKTORA TEZLERİ

1992 – Cengiz Dağcı’nın Hayatı ve Eserleri – Yazar: İbrahim ŞAHİN – Danışman: Doç. Dr. Bilge ERCİLASUN – Yer Bilgisi: Gazi Üniversitesi.

Yurdunu Kaybedenlerin Ortak Sesi: Cengiz Dağcı
Cengiz Alyılmaz10

 
Silindi yurdumuzda izlerimiz
Bağladık talihimizi kara bir taşa
Kalmadı bize hiçbir şeyimiz
Yanık türkülerimizden başka
 
(Dağcı, 1997: 73)

KIRIM’DA YAŞANANLAR ÜZERİNE 11

Karadeniz’i Azak Denizi’nden ayıran ve 26.945 km2’lik bir yüz ölçümüne sahip olan tarihî Kırım yarımadası, doğal güzellikleri, yer altı ve yer üstü zenginlik kaynakları yanında coğrafi konumu itibarıyla da tarihin her döneminde ilgi merkezi hâline gelmiş; farklı milletler ve devletler tarafından ele geçirilmeye çalışılmıştır.

Kırım Özerk Cumhuriyeti’nde yaşayan Türklerin tarihi, yarımadanın bilinen ve yazılı kaynaklara yansıyan tarihiyle neredeyse özdeştir. Milattan önce Kimmer, İskit, Sarmat, Hun, Kuman – Kıpçak vd. Türk boylarının sürekli akınlarına ve çekişmelerine sahne olan Kırım’ın (özellikle MS IV. yüzyıldan itibaren) Türk boylarının kaynaştığı bir coğrafya hâline geldiği dikkati çeker. Tarihte daha ziyade Kıpçak boyundan Türklerin hâkim olduğu ve yönettiği Kırım, Moğol İmparatorluğu, Altınordu Devleti, Kırım Hanlığı ve Osmanlı Devleti zamanlarında büyük ilgi ve cazibe merkezi hâline gelir.

Kırım’a hâkim olmanın bir anlamda Karadeniz’e ve Boğazlar’a da hâkim olma anlamına geleceğinin bilincinde olan her devlet / her millet, Kırım’ı ele geçirmek veya Kırım’ı elinde tutabilmek için olağanüstü çaba göstermiştir. Kırım, anılan özellikleri yüzünden büyük devletlerin (başta Rusya, İngiltere, Almanya olmak üzere) hedefi hâline gelmiştir. Uzun süre Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında kalan ve Osmanlı Devleti’nin elinde bulundurduğu topraklar içerisinde ayrı bir yere ve öneme (imtiyaza) sahip olan Kırım, Osmanlı Devleti’nin zayıflaması, Ruslarla yapılan savaşların kaybedilmesi ve 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile birlikte Rusların kontrolü altına girer (Valehoğlu, 2008; Şirokorad, 2009: Fisher, 2009). 1774 yılından itibaren sürekli Rus baskısı ve zulmüyle baş başa kalan Kırım Türkleri yerlerini yurtlarını terk etmek, göç etmek zorunda kalırlar. Göçlerin en büyüğü 1792, 1860-63, 1874-75, 1891-1902 yıllarında gerçekleşir. Kırım’da yaşayan Türk aydınları (başta Gaspıralı İsmail Bey olmak üzere) 1900’lü yılların başından itibaren bağımsızlık ve özgürlük için olağanüstü mücadele verirler. Rusya’da 1917’de yapılan Bolşevik Devrimi, Rus Çarlık rejiminin yıkılması, Kırım Türklerinin 26 Aralık 1917 tarihinde bağımsızlıklarını ilan etmeleri için de vesile olur. Ancak ne yazık ki, bağımsızlık yılları uzun sürmez; Kırım 20 Ekim 1920’de Ruslar tarafından bir kez daha işgal edilir. İşgal altındaki Kırım’da Rusların kontrolünde ve güdümünde 18 Ekim 1921 tarihinde “Kırım-Tatar Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” adıyla bir cumhuriyet kurulur. Bu tarihten sonra pek çok aydın aileleriyle birlikte ya öldürülür ya da sürgüne gönderilir. II. Dünya Savaşı sonrasında ise (savaşın en büyük mağdurlarından olmalarına rağmen) Almanlara yardım ve casusluk ettikleri bahanesiyle Kırım Türklerinin ileri gelenleri öldürülür; geri kalanları ise topyekûn 18 Mayıs 1944 tarihinde yerlerinden yurtlarından sürgün edilir. (Oysa Almanlar, II. Dünya Savaşı sırasında Kırım’ı işgal ettiklerinde 168 Türk köyünü yakıp yıkar; kendilerine karşı koyan herkesi öldürürler. Esir edip “Şark İşçisi” adını verdikleri Türk gençlerini de köle olarak Almanya’ya götürürler).

Rusların Kırım Türklerini binlerce yıllık topraklarından sürgünü sırasında yüz binlerce insan ölür. “Kırım-Tatar Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” de 1945 yılında lağvedilerek Kırım, Ukrayna’ya bağlanır. 1967 yılında çıkarılan bir kanunla Kırım Türklerinin ana yurtlarına / topraklarına dönmelerine izin verilir. Ancak alınan karar yönetimin ve ideolojinin insaf ve inisiyatifine bağlı olduğundan “ana vatana dönüş” hiçbir şekilde arzu edilen şekilde gerçekleş(e)mez. Bunda Kırım Türklerinin farklı coğrafyalara sürgün edilişlerinin, aydın ve lider kadronun yok edilişinin, yaşanan acıların doğurduğu korku, panik ve tedirginliğin, ekonomik sıkıntıların rolü de büyüktür.

Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Türk Cumhuriyetlerinin 1991 yılından itibaren bağımsızlıklarını ilan etmesiyle birlikte Kırım’da yaşayan Türkler de 04 Eylül 1991 tarihinde bağımsızlıklarını ilan ederler. Ancak bu karar bağlı bulundukları Ukrayna tarafından kabul edilmez. Yaklaşık 3 milyon nüfusa sahip olan ve nüfusunun büyük bölümü Ruslardan oluşan Kırım’ın bağımsızlık girişimi Kırım’ı tekrar kendi toprakları içinde görmeyi amaçlayan Rusya tarafından gizli destek bulur. Rusya’nın emellerinin farkında olan Ukrayna yönetimi, Kırım Türklerinin özerkliğine saygı gösterip kendi parlamentoslarını oluşturmalarına ve ülke parlamentosunda da (sınırlı sayıda da olsa) temsil edilmelerine izin verir (Kırımlı, 1996; Saydam, 1997; Özcan, 2005; Fisher, 2009; Devlet, 201: 17-32).

Ancak Rusya tarihin her döneminde olduğu gibi son dönemlerde de Kırım’dan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğini gösterir ve iç karışıklıklar çıkarır. Ukrayna ile Karadeniz’de yaşanan egemenlik krizini, askerî ve ticari sorunları tırmandıran Rusya, Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamentosu’nun 06 Mart 2014 tarihinde “Rusya’ya katılma kararı” almasını sağlar; alınan karar 16 Mart 2014 tarihinde yapılan referandumda da kabul edilir. Uluslararası hukuka ve sözleşmelere aykırı bu karar Rusya yönetimi tarafından da vakit geçirilmeden 21 Mart 2014 tarihinde onaylanır ve Kırım Özerk Cumhuriyeti federatif bir yapı olarak resmen Rusya’ya bağlanır.

 

Türk yurtlarının işgaline kayıtsız kalanlar, Ruslarla gizli anlaşmalar içinde olanlar… tarihin her döneminde olduğu gibi yine aynı tavrı gösterip sessiz kalmayı tercih ederler. “Sözde” var olan Birleşmiş Milletler Teşkilatı vb. kuruluşlar da mevcut durumu kınamakla yetinirler. Geçmişte olduğu gibi son dönemlerde yaşanan olaylar da hiç kuşkusuz ki en fazla Kırım’ın gerçek sahipleri olan ve sayıları ne yazık ki yalnızca 300.000’i bulan Türkleri (Kırım Tatarları’nı, Kırımçaklar’ı, Karaylar’ı…) etkiler.

9Dr. Öğr. Üy., Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, boraylmz@mynet.com
10Prof. Dr. Bursa Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. calyilmaz@gmail.com; calyilmaz@uludag.edu.tr
11Kırım’da yaşananların dünü ve bugünü hakkında genel bilgileri içeren bu bölüm hazırlanırken metin içinde gösterilen konuyla ilgili kaynakların yanında esas itibarıyla bu satırların yazarının “Gobu”stan’ın Gizemi (“Kıpçaklar”a Giden Yol) adlı eserinden yararlanılmıştır (Alyılmaz, 2016: 57-60).